MİLAT GAZETESİNDEKİ YAZILARIMA BURADAN DA ULAŞABİLİRSİNİZ.
Hareket ve koordinasyonumuzu sağlayan beyin hücrelerinin bir kısmının çeşitli sebeplere bağlı zedelenmesi veya ölmesi sonucu görülen bir hastalıktır.Beynimizin bu bölgelerinden salgılanan kimyasal maddelerin dengesinin bozulması sonucu görülen bu hastalığın başlangıç bulguları titreme ve hareketlerde yavaşlamadır.
Hastalık bir çok nedenden kaynaklanabilir.Yaşlılık en önemli sebeptir desek daha uygun olur.Kalıtımsal ve genetik sebeplerden beslenme bozuklukları ve damarsal faktörlere kadar pek çok neden üzerinde durulmasına rağmen günümüzde kabul edilen başlıca sebepler şunlardır:
-
Kafa taravmaları ve darbeler…
-
Çeşitli enfeksiyonlar özellikle ensefalit yapan viral hastalıklar…
-
Toksik ve zehirli bir çok maddelerle karşılaşma…
-
Beyin damar hastalıkları ve buna bağlı oksijen eksiklikleri…
-
Boks gibi ağır sporlar….
-
Karbon monoksit zehirlenmesi…
Hastalığın başlıca bulguları vakadan vakaya değişmekle birlikte şunlardır:
-
Bir taraf el veya ayakta hissedilen titreme..
-
Depresif ruh hali ile birlikte gözlenen durgunluk sıkıntı ve huzursuzluk..
-
Bir taraf kol veya bacakta titreme ve hareket kısıtlılığı yanında sertleşme..
-
Donuk maskeli ve düşünceli bir yüz görüntüsüne bürünme..
-
Genel hareket ve canlılıkta kayıpla birlikte çöküntülü bir ruh hali..
-
Küçük adımlarla el kol koordinasyonu bozulmuş halde yürümede yavaşlama
-
Günlük yapılan işlerin performansında düşme..
-
Yazı ve imza karakterlerinde bozulma …
-
Konuşmanın monotonlaşması ve ses kalitesinde bozulma…
-
Unutkanlık ve el becerilerinde gözlenen yetersizlik gibi daha bir çok şikayetlerden bir kaçı ile hasta bizlere müracaat edebilir.
Bu veya benzeri yakınmalarla başvuran hastaların başka benzer bir çok hastalıkla karışmaması için ayrıntılı bir nörolojik değerlendirmeye tabi tutulması gerekir.Hastalık genellikle yavaş ilerleme eğilimindedir.Çeşitli testler ve tetkiklerle ayırıcı teşhiste karışabilecek hastalıklar ayıklandıktan sonra tedavide yapılacakları planlamak kolaydır.
Belirli yaşlardan sonra daha sık görülen hastalık 60 yaşından sonra yaşla birlikte görülme sıklığı da artmaktadır..40 yaş altında çok nadir görülen Parkinson hastalığının tedavisinde başlıca uyulacak prensipler şunlardır..
-
Hastalıkla ilgili bilgi verilirken hastaların ruhsal yapısı ve psikolojik durumuna dikkat etmek gerekir.
-
Hastalıkla yaşamanın artı ve eksileri konusunda hasta ve aile bilgilendirilmelidir
-
Hastalıkla iyi geçinme ve aktif yaşamı devam ettirme konusunda hasta öz güveni sağlanmalıdır.
-
Tamamen iyileştirici tedavi olmamakla birlikte kullanılacak ilaçlarla varılacak hedefler iyi tespit edilmelidir.
-
İlaçlar yanında hastanın çeşitli eksersiz proğramları ile desteklenmesi sağlanır.
-
Psikoterapi ve ruhsal desteklerle hastaların yaşamla olan bağlantıları güçlendirilir.
-
Beslenme dengesine azami gayret edilerek hasta zinde ve dinç tutulmaya çalışılır
-
Seçilecek ilaçlar ve ilaçların yan etkileri gibi sorunlarla ilgili hasta aydınlatılır.
-
Hastanın temel şikayetine göre seçilen ilaçların dozajı yine vakaya göre ayarlanır.
-
İlaç kombinasyonları ve dozları konusunda hasta ile uyum çok önemlidir.
-
Tedavide beynin üretemediği dopamin maddesi veya bu maddenin ekonomik kullanımını temin eden tedaviler öne çıkma eğilimindedir.
-
Tedaviye küçük dozlarda başlanıp gelişmelere göre ayarlama yapılır.
-
Hastanın sosyal çevreden kopmasına müsaade edilmez.
Yukarda özetlemeye çalıştığım tedavi kurallarına uyulmasına rağmen netice alınmayan hastalarda cerrahi tedavi önerileri sunulmaktadır.Bir çok farklı yöntem olmasına rağmen çeşitli zamanlarda moda şeklinde belirli bir süre öne çıkartılan bu tür tedavilerde umulan sonuçların alınmaması ve çeşitli riskleri nedeni ile cerrahi tedavilere hala soğuk bakabiliyoruz.
Parkinson hastalığında sık görülen idrar yapma ile ilgili zorluklarda çeşitli tedaviler vardır.Hastanın kendine bakımı zamanla azalacağı için ve yürüme zaruri ihtiyaçlarını giderme konusunda bazen aile fertlerinden destek almak gerekir.
Hastayı mümkün olduğunca yatağa mahkum etmemek için gerekli tüm çabalar harcanmalı ve hastanın öz güveni hep canlı tutulmalıdır..